Bayrak ; bir milletin başında hürriyet meşalesi olarak taşıdığı tacı,milletin varlığını göklerden dünyaya haykıran sesi,vatanın tapusunun tescilidir…
Dalgalanan bir bayrağın gölgesi altında uyumayan toprak,vatan değildir. Göndere çekilen bayrağını indiren,indirten de insan değildir.
Bayrak kandır,Bayrak candır,Bayrak şeref,şan ve heyecandır.Bayrağını, canını, şanını,namus ve heyecanını korumayan milletlerin yaşaması hayal,çöküşü ise mukadderdir.
Bayrağının rengine kanını veren Türk Milleti’nin damarlarındaki en son damla kan kurumadan,bayrağına el uzatmaya,dil uzatmaya dün kimsenin gücü yetmediği gibi bugün de,yarın da kimsenin gücü yetmeyecektir. Gökte ay ve yıldız var oldukça,yerde de ay ve yıldız var olacaktır.” TÜRKSÜZ BİR DÜNYA, DÜNYANIN SONU DEMEKTİR” Gözler yumularak, gündüz gece olmaz
Tarihte devletler kurmuş olan Türk Milleti, vatanı ve bayrağı için canını seve seve vermesini bilmiş, bayrağını da rütbelerin en üstünü olan şehitlik kefeni
yaparak giymiş, fakat devletine kefen giydirmemiştir. Bir millete kefen biçmeye kalkanların ellerindeki malzemeler kendi kefenleri olmuştur.
Beyni çıkarılarak yerine ithal beyin taktıran robotlar, düğmeye basılınca programlandıkları gibi görevlerini AB’li programcılarıyla birlikte sahneye koyup Apo posterleri ve PKK paçavraları altında nutuk atıp, el öpme yarışına girerek, sanatsız sanatçılar zafer işaretleri yaptılar…
Türk Milleti’ni ve Türk askerini,ağa babaları barbarların sağdan soldan topladığı paralı paçavra çuvalı köleleriyle karıştırıp şımaranlar, Türk’ün tokadını yiyince rahatlar, isteri nöbetleri tutunca da yeniden saldırıya geçerler.Bu topraklar tarih boyunca bunun şahididir. Bu millet üç buçuk çapulcu sürüsüne meydan bırakacak millet değildir… Sabır taşı çatlar, ayran kabarıp taşarsa o selin önünde kimselerin duramayacağı ispat edilmiştir.
Metrekaresine 6000 mermi, 23 şehit vererek alınan bir tek ferdi bile kalmadan ölüme yürüyen 57 Alay’ın taşıdığı ruhun mirası Çanakkale ve Gelibolu’yu Gallipoli; Çanakkale’yi Truva; İstanbul’u Konstantinopolis; Samsun’u Amisos; Ordu’yu Katyora; Giresun’u Karezus; Trabzon’u Trabezüs olarak ısrarla kullananlar haç’ını açık taşıyan Bartelemos’un, gizli haç taşıyan torunlarıdır.
Yiğit’in ; anasının emdirdiği sütün,babasının yedirdiği lokmanın izleri üzerinde seyredilir.Herkesin işi,kendi karakter ve seciyesinin göstergesidir.”Siz Kobra’ya bay yılan da deseniz yine aynıdır,sizi sokar.” Gavurda gavurluğunu yapar.
Türk,Hiçbir zaman esaret halkasının tasmalı kulları olmamıştır.Haçlı sürülerini toplayıp,toplayıp gelenlere boylarının ölçüleri Anadolu topraklarında mezar olarak gösterilmiştir.Şimdiki Haçlı oyunu da PKK paçavralarıyla donanmış parlamenter bozuntuları tarafından tezgaha konmaktadır…Bakın Türk’ün sesi dünyaya ne diyor:
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi hela!
Ebediyyen sana yok,ırkıma yok izmihlal.
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklal!
|