Yakakent ilçemizin başlıca gelir kaynakları balıkçılık ve tarımdır.Her iki uğraşta oldukça zor ve meşakkatlidir.
Eskilerde her hane mutlaka ya kendi yerlerine (tarla) yada bir başkasına ait yeri kiralayarak tütün dikimi yapardı.Tütünler, tekel idaresine veya tütün tüccarlarına satılır,satılan tütünlerden alınan parayla da bir yıllık geçim sağlanırdı.
Sonrasında tütün ekimine getirilen kotalar yüzünden tütüncülük gittikçe azaldı.Son yıllarda ise bölgemizde tüccarın desteklemesi ile ailelerin bir kısmı tütün dikmeye özendirildi.
Tütüncülük oldukça zor da olsa, bölgemiz için geçim kapısı ve insanlar için bir yıllık umut olmuştur.Öyle ki,bir ailenin tüm yıl boyunca evine getireceği ekmek demek ,aş demektir.Evlenecek kızlar için, erkekler için düğün dernek parası demek,zor günlerde başvurulacak tasarruf demek,varsa borcunu harcını ödemek demek,hastalıkta imdada yetişen doktor parası demek,Samsuna şehre gidebilmek demekti.Eğer bir de baş fiyata tütün sattın mı gülen mutlu yüzler demek,kısaca bizim insanımız için her şey demektir.
Sabahın seherinde, alaca karanlıkta tütün tarlalarına girilerek, akşam kararıncaya kadar, tezek taş kesilmiş toprakla kıyasıya mücadele edilirdi.Tütüncülük emeğin en çok sarf edildiği,titizlik gösterilmesi gereken bir tarım şeklidir.
Tütün tarlalarında, üzerilerindeki yakıcı güneşe aldırmadan ,toprakla ve zifirle karışırdı analarımız.Çapa sallamaktan bellerini doğrultamazlardı. Birbiri ardına tüm bu işlemler olurken,biz çocukları ayak altında kalmasın diye ve de ilgilenemeyeceklerinden,içine tütün konulan boş küfelere hapis ederlerdi.İşte o çocuklar akşama kadar yakıcı güneşin tepelerine vurduğu küfenin içinde, ağlaya, sızlaya aç susuz oyalanır ve çoğu zaman uykuya yenik düşerlerdi.Ta ki akşam olup tarladan çıkılırken hatırlanırlar. İşte benim bölgemin çocuklarının tütünle tanışma serüvenleri böyle başlamıştır.
Tütün yaprakları acı, hayatlar ise onlar için daha da acı şekillenirdi.
Toprağın zifirle harmanlanıp ana sütüne karıştığı o toprakların çocuklarına binlerce selam olsun.
Süleyman ARPA