Bahçeli, 1 Kasım seçimlerini kurmaylarıyla değerlendirerek pişkin bir şekilde “yola devam edeceğim, farklı görüşleri olanlar söylesin” farklı görüşler çıkmayınca da Bahçeli,”Ülkücü hareket birçok zorlu süreçten geçti. Ben mücadelemi devam ettireceğim, beni ancak ülkücü irade gönderir. Onun dışında kimseye boyun eğmem” diyerek noktayı koydu. Sayın Bahçelinin ülkücüler için söyledikleri saygıya değer. Ancak Bahçeli’nin ülkücülüğe ve ülkücü iradeye karşı saygısı tartışma konusu durumuna gelmiştir.
1997 yılından beri 18 yılda 12 seçim kaybetmiş bir Dr. Devlet Bahçeli ülkücülerden özür dileyip kenara çekilmek yerine işi pişkinliğe verip “mücadelemi devam ettireceğim” demektedir. Böyle bir durumda akla beyefendi neyin mücadelesini devam ettireceksiniz sorusu gelmektedir.12 seçimdir yerde süründürülen MHP’nin bitirilmesi, ülkücünün ocağını söndürüp yerine incir ağacı dikmenin mücadelesini mi? .
Ülkücülük, Başbuğun ömrünü verdiği, uğruna ağır faturaların ödendiği bir harekettir. MHP’ de ülkücü ruh ve anlayış içinde mayası çalınan bir fikir partisidir. Gücünü fikri yapısından alır. Fikri yapısı, ülkücü hareketin tezgâhında dokunur. Bu hareketin patenti yerlidir, ithal değildir.“Türk İslam” kaynaklıdır. Aksiyoner bir harekettir. Durağanlık, uyuşukluk, atalet bu hareketin ruhuna uymaz. Bu hareketi ‘ideolojik misyonundan’ uzaklaştırmak isteyenler ülkücülüğe, ülkücü iradeye ve bu millete bu devlete zarar verirler.
Ülkücülük Türk milletinin, Türk devletinin, Türk vatanının ve Türk dünyasının yükünü çekebilecek kadrolar için planlanmış, Türk dünyasının paratoneri bir harekettir. Bu hareketin kadrolarını sokaktan alıyoruz kamuflajıyla bitirmek, hareketi bir tabela hareketi durumuna getirmek Alparslan Türkeş’in ve şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak ülkücü vicdanları kanatacaktır.
Emperyalist dünya 12 Eylül darbesiyle önlerinde engel gördüklerini içerilere doldurarak, idam sehpalarına göndererek alanı boşalttılar. Milli direniş kalelerine karşı projeler uygulayıp, onları yok ederek veya pasif durumlara sokarak milli reflekslerin önünü kestiler, boşaltılan alanları islamı ılıtan, devlet içinde devlet olmayı planlayan diyalogculara açtılar.
Siyasi iktidar da hep beraber aynı yolda yürümeye kalkınca havada böcekler uçuştu, insanların mahremiyet alanlarına girildi, Türk milletinin göz bebeği olan, İmam-ı Azam’ın “Kılıç ( Kuvvet ve cesaret) Türklerin elinde bulunduğu sürece İslam hâkimiyeti devam eder” dediği Türk ordusuna kumpaslar kuruldu. ”Doğa boşluk kabul etmez” denilmiştir. AB ve ABD’nin 12 Eylül harekâtıyla boşalttığı alan başkaları tarafından dolduruldu; Ülkü ocakları da çok ustaca dinlenme odasına alınınca ülkenin üstünü kara bulutlar kapladı.
Bahçeli, Türkeş’in vefatını müteakip MHP’nin fetret dönemine girmeden atlatılmasında, birliğin sağlanmasında, suların durulmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Aynı şekilde otuz yılın birikimini iyi değerlendirerek MHP’yi sağın en güçlü partisi olarak meclise taşımıştır. Ancak tabanın beklentisi olarak kurulabilecek sağ bir iktidara kapıyı kapatıp“onlar biraz dinlensinler” diyerek hem sağ seçmeni incitmiş, hem de manevra alanını daraltarak Bülent Ecevit’in kollarına atılmıştır.
Kendisine uzatılan başkanlık koltuğuna oturma cesaretini gösterememiştir. Devlet adamlığını Ecevit’ten öğrendiğini söyleyişi, Rahşan Ecevit’in koalisyona karşı çıkararak “Eli kanlı faşist katillerle hükümet kurulamaz” diyerek ülkücü harekete yaptığı hakaretleri sineye çekişi geçmişine, şehidine sahip çıkamayan Devlet Bahçeli’ye olan güveni sarsmış, geçmişine sahip çıkamayanın geleceği olmaz denilmiştir!
Yıl 3 Kasım 2oo2 seçimleri ve Devlet Bahçeli konuşuyor:” Bu sonuç, MHP açısından beklenen bir sonuç değildir. Sorumluluk genel başkan olarak şahsıma aittir. Bu sorumluluk anlayışıyla, toplanacak büyük kurultayda MHP’yi yeni bir yönetime kavuşturmak, yeni bir genel başkan önderliğinde kutsal davamızı hedefe taşıyacak bir yapıyı oluşturmak görevim olacaktır” der. Ancak 12 seçim kaybetmiş bir Devlet Bahçeli karşımızda dimdik durmaktadır. Ne diyelim; atalar “Adam sözünden belli olur” demişler. Bir Uygur atasözünde de: “İnsanın güzelliği yüzdür, yüzün güzelliği göz, ağzın güzelliği dildir, dilin güzelliği de söz.”
Turan TOK
tokturan@hotmail.com