3
BİR NESİL GECEDE Mİ CAHİL BIRAKILDI ASIRLARDIR CAHİL BIRAKILAN NESİLLER Mİ VARDI?
Bu yazımızda kısaca yazının tarihiyle ilgili bilgiler, İslam yazısı olarak tanıtılan Osmanlıca veya Arapça yazım türleri ve ELİFBA’NIN (harflerin) geçmişini ve yer yerde ülkemizdeki kültür varlığı dediğimiz eserlerimize nasıl sahip çıkıp koruduğumuza değineceğiz.
Önce yazı diyoruz; yazı milattan önce 3000 ‘lerden hatta daha geriden başlar diyenler vardır. Bizim şahsi kanaatimiz yazının insanlık tarihiyle yaşıt olduğudur. Çünkü ilk insan ve ilk peygamber Hz.Adem (AS) dir, Hz. Adem (AS) 10 sayfa kitap verilmiştir.
Yazı boylar ve kavimler arasında gelişen ticari, siyasi, dini, sosyal ve kültürel münasebetlerin kayıt altına alınarak muhafaza edilmesinde hususi bir önem arz eder. Ancak ilk yazının nasıl olduğu, nasıl kullanıldığı hakkında çok geniş bilgi yoktur.
İlk yazıyla ilgili bilgilerin damgalarla ilgi kurularak Geyik, Balık, Keçi, Kuş gibi hayvan resimleri ile ok, yay balta gibi eşya resimleri arasında bağlantılar olduğu düşünülmektedir. Bu tür yazılara “ HATT-I TERSİMİ” resim hattı denilmiştir. Defineciler bu tür zenginliklerimizin başının belasıdır. Her şekle bir anlam yükleyerek her tarafı yıkıp dökmekte ecdat mezarlarını bile tar-ü mar etmekteler. Yaptığımız alan araştırmalarımızdan bu konuyu ilerinde müstakilen ele alacağız.
İnsanlar arası bilim, sanat , ticaret ve sosyal ilişkiler geliştikçe buna paralel olarak yazıda da gelişme ve değişmelerin olduğu, yazılara farklı isimlerin verildiği ,kabile ve boyların gırtlak yapısındaki seslerin durumlarına göre değişik harflerin çıkıp kullanılmaya başlanmıştır ki, bunlara ilk hece anlayışının temel kaşları olarak bakılır.Bu yazıya ilk hecenin sesleri anlamında “ HATT-I SAVTİ “ denilmiştir.” ELİFBA’NIN ilk harfleri olarak bunlar kabul edilir. Bunların da çok mükemmel olmayıp geliştirildiği bilindir.
Bahsedilen bu harflerden daha eskiler olarak Çinlilerin,Hindli’lerin, Asür-i ve Babillerin kullandıkları harfler de Bu meyan da ismi geçen yazılardır.Bunlara da “HATT-I MİSMARİ “ yahut “HATT-I MİHİ “ denilen harflerden oluşur.Bu yazılar ya taşlar üzerine oyularak yazılmış veya kerpiç üzerine yazılıp pişirilerek tuğla haline getirilmişlerdir.(4)
Eski kavimlerin medeniyet merkezlerinde bu tür yazıların çokça bulunduğu bilinmektedir. Kendisini insanlık mirası bu eserlere adayan bilim adamları bu eserleri çözümleyerek genç nesle insanlık mirası olarak bırakmaktadırlar. Medeniyetler beşiği Anadolu’da bu anlamda bir hazine, bizim de hazinenin kıymetini bilmediğimiz bilemediğimiz acı gerçeğimizdir! Biz arkeolojik zenginliklerimizi hala çanak çömlek ve taş parçası olarak görürken elin adamı yıllar önce bizim topraklarımızdaki zenginliklerin envanterini çıkarmış , bir kısmına da ülkesine taşınmıştır.Bu anlamda İngilizlere verdiğimiz, Bodrum kalesinden İngiltere’nin British Museum götürülen 1850 ‘li yıllarda dünyanın yedi harikasından biri olarak tanınan “ MASOLEUM “ heykeli ve parçalarını savaş gemileri ile taşımışlardır.Bu heykel ve parçaları İngilizlere tanınan arkeolojik kazı imtiyaz haklarına dayanılarak götürülmüştür.
Samsun İmam Hatip Okulunda tarih hocamız rahmetli Mustafa Akçay, nam-ı diğeri “ HEREDOT “ diye bir hocamız vardı; bizi yönetenlerin durumuna üzülür. Vah zavallılar vah, “ Memalik-i Osmani de taş mı yok verin gitsin kefereye “ demişler, derdi. Şimdi yüzde 7-erkeklerde, binde 4- kadınlarda okur yazarı olan ve başlarında “Memalik-i Osmani de taş mı yok verin gitsin kefereye diyen aydın bir nesil bir gecede cahil bırakıldı öyle mi?
Konu tarihi zenginliklerimize doğru kaydı.Ancak bir neslin nasıl cahil bırakıldığını anlama adına ikinci bir ihmalimiz veya ne kadar aydın nesiller yetiştirmişizi anlama adına Merzifon Amerikan Koleji diyoruz.Bu kolejin yeri çok amaçlı olarak seçilmiştir; biz konumuza arkeoloji noktasından bakmaya çalışacağız.Kolej müdürü Goerge E.White anlatıyor : “Onların (Hitit ) varlığı dağlarımızda, ovalarımızda fark edilmeye başlandı…Etrafta Roma yol taşları, Grek –Hırıstiyan mezar taşları bulduk.Suni kümbetlerde, saklı tapınaklarda ve benzeri yerlerde bulunan boyalı çanak çömleği toplayıp karşılaştırıyorduk.Çocuklarımız genellikle Hititlere ait çivi yazılarların parçalarını bulmak ve toplanmakta ustalaştılar.Bu eski eserleri yolladığımızda bize bilgi veren merkezler oluşturduk ve “ BRİTİSH MUSEUM “ ile irtibat kurup Anadolu Arkeoloji Klübunu kurduk.Cemaatin yetişkin üyüleri aktif üye olarak çalışırken, talebelerimiz onlara yardımcı oluyordu.Üç ayda bir defa “GAYRI RESMİ “ toplantılar yapıyorduk.Buradaki toplanan bilgileri belli merkezlerde topluyorduk.
Hedef haline getirdiğimiz eserleri aramayı ve kulübe rapor etmeyi adet haline getirdik. Çalışmalarımızın neticesinde ilgi çekici kitap, gazete ve dergilere kaynak sağlıyorduk. Bunlar bundan dolayı memnun oluyorlardı.Bizim elimizde ise anavatana ve Avrupa’daki merkezlere rapor edecek çok çeşitli bilgi ve keşiflerimiz vardı.
Sayce,Kraliyet Asya Çalışma Grubun’dan (Royal Asiatic Society) kendisine verdiğim birkaç çivi yazısı tableti basmıştı.Benim bildiğim bazı kaynakları kullanarak yaptığı “Hz.İbrahim Döneminde Küçük Asya’da Sosyal Hayat “ konusundaki konuşmasını zevkle dinledim.Penteuch’un ,Hz.Musa’dan önceki zamanlardan kalma yaşlı çivi yazısı tabletlerindeki bilgilere dayandırdığı Naville’s yorumundan büyük zevk aldım... Ve elin adamı bombayı patlatıp diyor ki; KÜÇÜK ASYA TOPRAĞI, ANTİK DÜNYANIN IŞIĞININ PARILTILARINI SIZDIRAN ESKİ YAZMALARLA DOLUYDU.
Şimdi şapkayı tekrar önümüze, elimizi de vicdanımıza koyup düşünelim: Arkeoloji ve Antropolojiyi bir bilim dalı olarak görmek isteyenler mi yoksa arkeolojiyi çanak çömlek parçası toplamak, Antropolojiyi kafatası ölçmek olarak görenler mi ülkeyi cahil bırakır? Osmanlıca harflere devam edeceğiz.
2- Mehmet Eminoğlu.Osmanlı Vesikalarını okumaya giriş.Gözyaşı Yayıncılık- 1989 s.63
3-A.g.es5-3 Şubat 2012 Pazar-Yeni mesaj gaz.Recep Bahar
4-A.g.e s 64-65
5-3 Şubat 2012 Pazar Yeni Mesaj Gazetesi Recep Bahar
|