BİR NESİL BİR GECEDE Mİ CAHİL BIRAKILDI ASIRLARDIR CAHİL BIRAKILAN NESİLLER Mİ VARDI?
Toplumların değişimi, yeniliklerin kabulü insanlara her zaman zor gelmiştir. Yani alışkanlıkların terki zordur. İnançları tebliğ etme adına bütün peygamberlerin çilesi bu yönüyle olmuştur.Aynı şekilde devlet adamlarının da alışkanlıkların yıkılmasında bu tür sıkıntılar çektikleri görülür.Mesela Osmanlı padişahlarından 2.Mahmut yenilikçi bir padişah olarak tanınır.bir takım devrimler yapmıştır;yaptığı devrimlerden biri de kılık kıyafet devrimidir.2.Mahmut halka fes giydirdiği için gavur padişah ilan edilmiştir.M.K. Atatürk de fesi çıkarttırıp şapka giydirdiği için gavur padişah ilan edilmiştir.Yani FESİ GİYDİREN DE KAFİR,ÇIKARTTIRAN DA KAFİR…işte devrimlerin felsefesi biraz da budur…
1928 ‘den bugüne kadar 86 yıldır tartışılan harf devrimi de bu anlamda hala hazmedilemeyen konulardan biridir. Osmanlı ve Osmanlıca tarihin sahifelerinde yerini almıştır. Osmanlı hatasıyla sevabıyla 600 küsur yılık bizim geçmişimizdir. Osmanlıca da geçmişimizi bize aktaran kültürümüzün anahtarı denilen dilimizin bir parçasıdır. Dilimizin bir parçasıdır diyoruz; çünkü Osmanlıca Türk toplumlarının genelinin dili hiç olmadı… Saray dili veya elitin dili olarak tanındı. Bunu daha iyi anlama adına 13 milyon nüfusumuzun olduğu Osmanlı döneminde 11 milyon nüfusumuzun köylerde yaşadığını ve köylerimizin 40 ‘bin tanesinin 38 bininde okul olmadığını düşünürsek Osmanlıcanın ne kadar Osmanlı Türkçesi olduğu da ortaya çıkar.
Osmanlıca okutulmasının tartışıldı günümüzde amaç gerçekten Osmanlıca okutulmak mı , yoksa asıl hedef Türk ulusunun öz dili olan Türkçeden rahatsızlık duyup harf devrimini hazmedememiş olmak mı? Osmanlıca okutulacaksa bu eğitimcilerin ve bu işin uzmanı olan kimselerin bu konuyu tartışıp en iyisi ile ortaya koyup ele alınmasıdır. Dostlar alışverişte görsün kabilinden siyasi rant hesabına Osmanlıca siyasete kurban edilmemelidir.
AKP’li Milli Eğitim eski bakanı Hüseyin Çelik:”Yıllarca Osmanlıca dersi okutmuş biri olarak liselerde bu dersin zorunlu olmasını doğru bulmuyorum. İşin hakkını verecek yeteri kadar kadro bulunamaz .” derken bu işe uzun zamandır ilgi duyan biri olarak düşüncelerime tercüman olmuştur diyeceğim
Bugünkü İmam Hatip Okulu, İlahiyat Fakültesi, Tarih ve Edebiyat Fakültesi mezunlarının mevcut şekilleriyle Osmanlıca öğretmeleri mümkün değildir çünkü kendileri bilmiyorlar veya Osmanlıca denilince bir kısmı Osmanlıcayı matbu eserleri okumak zannediyor. Onun için önce liyakatli kadrolar yetiştirilmesi gerekir.
Amaç Osmanlıcayla ecdat mirasına sahip çıkmak mezar taşlarını okumaksa o zaman Gültekin Han’dan, Orta Asya yazıtlarından gerilere doğru da uzanıverelim, bakalım karşımıza hangi yazılar ve nasıl bir Türkçe çıkıyor onu da görelim. Bir nesil bir gecede bir gecede cahil bırakıldı, dedesinin mezar taşını, su içtiği çeşmenin, namaz kıldığı caminin, mescidin kitabesini okumayan bir nesil diyerek söze başlayan, nakarat halinde aynı sözleri tekrarlayanlarla birlikte Osmanlıca nedir, Osmanlıca denilince ne anlıyoruz, Osmanlıca hakkında bilgilerimiz nelerdir kısaca Osmanlı ve Osmanlıca hakkındaki bilgilerimizi gözden geçirelim!
Osmanlıca Arapça, Farsça ve Türkçe dillerinin harmanlaması olarak ve otuz civarında yazım şekliyle karşımıza çıkar. Harf sayıları yazım şekillerine göre farklılık arz eder. Aynı şeklide yazılan bir harf birkaç şekilde okunabilir. Bütün bunlar göz önüne alındığında bunların sayısını bin rakamıyla ifade edenler olmuştur. Örnek olarak aşağıda “Bu defa Sardunyalı tarafından…” diye devam eden yazıda ‘be’ harfine birleşen vav ‘u’ okunurken Sardunyalıdaki vav ‘de’ diye okunur. Bu anlamda bazı harfler 5-6 veya daha fazla şekilde okunabilir.
Bir nesil bir gecede cahil bırakıldı dersek şu soruların cevabını vermemiz gerekir.
⦁ Bu okuma yazma bilen nesil bir gecede buharlaşıp yok oldu mu?
⦁ Bütün nüfusun erkeklerde yüzde 7-8, kadınlarda binde dördü okuma yazma biliyorsa böyle bir nesil cahil değil mi? Tam bu noktada devletin resmi yayın organı olan Trabzon Vilayeti Salnamesi 1869 cilt-1 sahife 163’te “Dahili-i Vilayette Bulunan Rüştiye Mektepleri başlığı altında Batum’dan Bafra’ya kadar olan bölgede toplam rüştiye talebesi sayısı Trabzon da 92 Samsun da 43 olduğunu okuyoruz. Evet, cahil bırakılan nesil bu işte!
Arap harfleri veya İslam harfleri olarak takdim edilen harflerle ilgili ileride birlikte incelemeler yapacağız. Ama biz önce “Dil kültür hazinesinin anahtarıdır, dilini hâkim kılan kültürünü hâkim kılar.”denilir. Yine “Dilini kaybeden milletler yok olmaya mahkum olurlar.”denilmiştir. Şimdi bu anlamda Osmanlı cihan imparatorluğu döneminde Türkçeyi ve Türk dünyasını ihmal ederek Osmanlıcayı öne çıkarmak isteyip de ne yapmak istenmiştir diye soruyoruz?
Tarihte bütün milletler fethettikleri ülkelerde öncelikle iki iş yapmışlardır.Birincisi alfabesini,ikincisini dilini öğretmek olmuştur.Osmanlının Türkçeyi görmezden gelerek Arapça,Farsça dillerinin önünde ana dilini rüzgar önündeki saman çöpü gibi savrulmaya bırakması millet olmanın temel taşlarından birini hatta en önemlisini oynatmak olmaz mı? Yeryüzünde dilini kaybedip yaşayan tek bir millet yoktur; dil milletlerin kimlik kartıdır.
Dillerin harmanlaması olarak sunulan Osmanlıca; Arapça, Farsça ve Türkçe dillerini ve dilin gramer kurallarını iyi bilmeden ne kadar öğrenebilir.İşte bunun için amaç gerçekten Osmanlıcayı öğretmekse önce işin ehli kadrolar oluşturmalı.Gelecek geçmişin üzerine bina edilir; onun için Türk ve Türklük adına nerede hangi tür olursa olsun yazılmış bir satır yazı vara onları ecdadın mirası, dünden bugüne yolladıkları mektupları ve mesajları olarak düşünüyoruz.
Devam edecek
|