YABANCI OKULLAR VE MİLLİ EĞİTİM
Yıl 1538’ler,Osmanlının gücü zirvelerde dolaşır…Bu dönemde Fransız elçisi ve papalık makamının Osmanoğlundan masumane görünen bir isteği olur… Tebaamız olan Hıristiyan vatandaşlarımızın eğitim ve öğretimi için yabancı öğretmenlerin ülke topraklarında görev yapmasına izin verilmesi!..Osmanlı güçlü,kuvvetli,mağrur ve hoşgörülüdür; istenen izin verilir.Kendi tebaasını eğitip öğretmeyenler,yabancı öğretmenlerin eğitip öğretmesine izin vererek kendi hükümranlığını tehlikeye sokarak kendi ayağına kurşun sıkarlar!
Masumane bir isteğin yerine getirilmesi gibi görünen bu hareket, eğitim ve öğretim kurumları adıyla ülke topraklarının her tarafını kuşatarak fetih hareketine başlar. Vatan topraklarının her yerini kanser gibi sararlar. Okulların hedefini Journal Debast muhabiri M.Pernot şöyle değerlendirir: “Çocukların hepsi dilimizi konuşur, metotlarımıza göre yetiştirilirler. Onlar Fransa’nın amaçlarına ulaşmasının araçlarıdır.”
1583’te açılan ilk Fransız okullarının 1839’lara gelindiğinde sadece İstanbul da 40 adet, kız ve erkek lisesi olarak eğitim öğretim yaptığını düşünürsek durumu daha iyi anlarız. 1892 yılına gelindiğinde İstanbul da Latin Katolik rahiplerinin 306,Katolik rahibelerinin 354 misyoner kurumun da bunlara eklenince durumun fecaati daha iyi ortaya çıkar.
Bütün vilayetlerimizi içten tebaa dediklerimiz, dışarında da yabancı dediklerimiz Amerika, Fransa, Rusya, İtalya, İran ve diğerleri okullarıyla yarış işi kuşatmaya devam ediyorlardı. Bir başka örnek olsun diye vatanın diğer bir köşesi Trablusgarp vilayetimize İtalyanlar eğitimk öğretim kurumlarıyla çıkarma yapıyorlardı. İtayanlar 1889-1900 yıllarında Trablusgarp vilayetine dört ibtidaiye ve bir rüştiye olarak eğitim öğretim seferberliği başlatırlar.1901 yılında bu sayı ona çıkar 1912’ ye gelindiğinde Libya daki okul sayısı 35’e ulaşır. Bu okullar Libya’nın işgalinde önemli roller oynayıp direnç kalelerini çöktürerek İtalyanların oralara kolayca yerleşmesini sağlamışlardır.
Ülkemizdeki yabancı okullar sadece Hıristiyan tebaanın okullarıyla ilgilenmiyor, farklı etnik kimlikli Müslümanları da kullanarak faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Fransa’nın Osmanlı topraklarındaki okulları müfettişlerinden Bazanti ülkesine verdiği raporunda: “ Osmanlı toplumunu ayrıştırmak için Çerkezlerin kendi dillerinde eğitim öğretim görmeleri uygun olacaktır.(1838-1882) diyordu. Bu amaçla Suriye’nin Kunaytara bölgesinde okul açılıyordu.
Dün ülkemizde İngiliz, Fransız, Amerikalı vbg. Milletlerin kültürleri ile yetişenler kendi Miletlerinin menfaatlerini gözeterek ülkeyi cetvelle sınırlar çizip 40’ın üstünde parçaya ayırarak devletler kurmuşlardır. Pekiyi bugün Türküm diyemeyip Türkiyeliyim diyen, ülkeyi 26 etnisite altında görmek isteyen, Kürtçe’nin önünü açmaya zorlayanlar hangi kültürün ürünleri ve kime hizmet etmek istiyorlar dersiniz?
Bu okullarla Osmanlı celladını büyütüp beslemiş, kendi idam fermanını da kendi eliyle imzalamıştır.18 aralık 1913 de Sait Halim Paşa ile Maurice Bompart arasındaki yapılan antlaşma ile Osmanlı yüzlerce Fransız okul ve diğer kurumlarını tanıdığını beyan edip ruhsat verilmemiş okullar varsa hemen ruhsat verilecektir.”denilip okullar kiliseler ve diğer kurumlar için getirilecek kitap alet, edevat,araç gereç vesaireden gümrük vergileri kaldırılacak, bu kurum ve kuruluşların genişletilmesinde güçlük çıkarılmayacak,okuldaki öğretmenlerin askerlikten muaf tutulacağı gibi bir çok husus kabul edilerek taviz üstüne tavizler veriliyordu.
Hıristiyan ülkeler Hıristiyan mezhepleri adına birbirlerini boğazlarken, Osmanlı topraklarında eğitim öğretim kurumlarıyla Müslümanların Hırıstiyanlanştırılıp diğer mezhepleri de Protestanlaştırıp katolikleştiriyorlardı. Cizvit misyoner Emile Lagrand şöyle diyordu: “Gönül isterdi ki Katolikler Osmanlı padişahın ülkesinde olduğu gibi İngiltere ve Hollanda da rahat ve serbest olsalardı.”
Devam edecek
|