T.C devleti, millet ve ülke bütünlüğü değerleri ile ilgili çok bunalımlı zaman dilimlerinin içinden geçmektedir. Bu manadan olarak devletin bekasının sigortası olarak gördüğümüz MHP ve ülkücülere de önemli görevlerin düştüğünü düşünmekteyiz.
MHP kurultayının yaklaşmakta olduğu bugünlerde geçmişteki gibi kurultaya havada uçuşan masalar, sandalyeler, yumruklar, tekmeler damga vurmamalıdır. Zira parti içi demokrasiyi hazmedemeyen ham ruhların halkı demokratik olduklarına inandırmaları mümkün değildir…
Demokrasi dışı olumsuzlukların yaşanmadığı, kardeşlik ve dostluk çerçevesi içinde ülkücü anlayışa yakışır bir zeminde lider adaylarının hizmet ve program yarışı içinde kendilerini takdimleri Türk milletinin ve MHP’nin geleceğini belirleme adına önem arz edecektir.
Yine Türk demokrasi tarihi içinde partisine Danıştay kararı ile ye yapılma rezaletlerinin veya garabetlerinin yaşanmadığı, sokak ağzı ile karalama kampanyalarının yapılmadığı, kurşun asker mantığı içinde oyların kullanılmadığı ‘KURULTAY’ MHP ve ülkücü hareketin kazanımı olacaktır.
MHP ülkücü ruh ve anlayış içinde mayası çalınan bir fikir partisidir. Gücünü fikri yapısından alır. Fikir yapısı, ülkücü anlayışın tezgahında dokunur. Bu hareket dışarıda planlanıp akşam kurulan, sabah iktidar yapılan bir balon uçurma hareketi değildir…
Bu hareketin alt yapısı rahmetli Başbuğ Türkeş’in rahle-i tedrisinde oluşturulmuştur. Bu hareket mensupları bulundukları kurumlarda varlıklarını fikri yapıları ve kişilikleri ile ön plana çıkarmasını bilmiş, ateş çemberlerinden geçmiş, şahadet şerbetleri içmiş ancak hareketin üzerine toz kondurmamış, dimdik durmasını bilmişlerdir.
Bu hareket aksiyoner bir harekettir; durağanlık, uyuşukluk, atalet bu hareketin ruhuna uymaz; ters düşer. Bu hareketi durağanlaştıran, kitlelerinin aksiyoner olanlarını silik ve sönük hale getirmeye çalışıp saf dışı bırakmak için ayak oyunları yapan, nesilleri uyuşturup uyutanlar, uyandıkları zaman vatanın bekasının tehlike çanlarının sesini işiterek uyanırlar…
Tam bu noktada Sn. Devlet Bahçeli, Başbuğ Türkeş’in vefatından sonra MHP’nin fetret dönemine girmeden atlatılmasında, azami birlikteliğin sağlanmasında, suların durulmasında önemli rol üstlenmiştir. Aynı şekilde otuz yılın birikimini iyi değerlendirmiş, esen rüzgârdan faydalanmasını bilip, yelkenleri şişirerek MHP’nin güçlü bir şekilde parlamentoya taşınmasını sağlamayı başarmıştır.
Ancak parlamentoya güçlü bir şekilde giren MHP’nin, parlamentoda gücüyle orantılı temsil edilebildiğini söylemek mümkün değildir. Devlet Bahçeli Türk milletinin kendine uzattığı başkanlık koltuğuna oturmak cesaretini gösterememiştir. Sağ cenahın en büyük partisinin genel başkanı olarak kurulabilecek sağ bir iktidara kapıyı kapatarak ‘onlar biraz dinlensinler’ diyerek hem sağ seçmeni incitmiş hem de siyasi manevra alanını daraltarak Bülent Ecevit’in kucağına atlamıştır. Esas kıyamet de bundan sonra kopmuştur.
Birinci parti olarak hükümeti kurma görevi verilen Bülent Ecevit ile MHP’nin hükümet olması gündeme gelince, Rahşan Ecevit MHP ile CHP’nin hükümet olmasına karşı çıkmış ve edep sınırlarını da aşarak ‘Eli kanlı faşist katillerle hükümet kurulmaz’ diye bu hareketin şehidine, malulüne, mağduruna hakaret ederek hükümet olmanın önüne geçmeye çalışmıştır.
Devlet Bahçelinin MHP ve ülkücü anlayışa karşı verdiği ilk başarısız imtihanı bu olmuştur. Ülkücüye karşı bu derece ağır bir bühtan ve ithamı ‘haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ la değerlendirmek asla istemeyiz ancak böyle bir ağır hakareti de asla kaldıramayız… Devlet Bahçelinin kimlik ve kişiliğine de, geçmişine hakaret edene de, gereken tavrı koymayan, şehidini, gazisini, mağdurunu korumayan bir parti genel başkanı gözüyle bakmaktan başka da pencere yoktur.
MHP hareketi AB ve ABD destekli kurulan bir parti hareketi olmadığı, ülkücünün kanı, canı, teriyle beslenip gelişen bir hareket olduğu için bu kaba saldırı karşısında bir özür bile diletemeyenlerin ülkücü anlayışı ne kadar temsil edebilecekleri veya ettikleri düşünmeye değer… “Geçmişine sahip çıkamayanın geleceği yoktur!” denilmiştir.
Devlet Bahçeli hükümet olduktan sonra B. Ecevit’le hükümet ortağı bir parti lideri gibi değil de B.Ecevit önünde ceketini ilikleyip esas duruşta bekleyen bir lider havası estirmiştir… Basın B.Ecevit, Devlet Bahçeli ilişkisini karikatürize ederek B.Ecevit Rahşan’a: “Rahşan çocuğumuz yok diye üzülme! Allah bize hayırlı bir evlat verdi” gibi mizah konusu yapılması ülkücü karakter yapısını rahatsız etmiştir.
Rahmetli Türkeş’in “Türk Dünyası” hayalleri ve Erciyes Tekir yaylası gibi mirasları görmezden gelinirken “Sayın Ecevit’e çok şeyler borçluyuz. Ondan çok şeyler öğrendik.” Demesi MHP ve ülkücülerde rahatsızlık meydana getirmiştir.
Devamı Edecek…