Tarih; İnsanoğlunun dünyaya ayak bastığı anda başlayan yolculuğunu zaman tüneli içinde adım adım yürüyerek dünden bugüne, bugünden yarınlara tarih biliminin koyduğu objektif kurallar içinde tespitler yaparak aktarır.
Tarih; geçmiş aynasında hali görüp geleceğe yön vermek, geçmişten ders çıkararak tekerrür çukuruna düşüp debelenmemek için kullanılan sağlıklı yol haritası ve rehberidir.
Tarih; geçmişini sağlıklı bir şekilde bilmeyen milletlerin başkalarının geçmişlerinin arkasına takılarak kendisini unuttuktan sonra da ölü milletlerin mezarlığına gömülmemesi için ikaz lambası, alarm sistemidir.
Dünü unutanların bugünü varsa da yarını olmaz. Dedesinin mezarından haberi olmayanların torunundan mezarının bilinmesini isteme hakkı yoktur.
Geçmişini sağlıklı bir şekilde bilmeyen milletlerin, geleceği karanlıktır; yani doğru bilinmeden gidilen yolun sonu çıkmaz sokaktır.
Bağımsız devletler kurmuş, medeniyetleri ile insanlığı aydınlatmış Türk milletini geçmiş köklerinden kopartmanın en kolay yollarından biri karartma kampanyaları ve çökertme operasyonlarıdır.
“Türk Milleti tarih yapar ancak tarih yazmaz.”denilmiştir. Bu manadan olarak kendi tarihini kendi yazamayanlar, başkalarının yazdığı tarihlerin karalama kampanyalarının esiri durumuna düşerek geçmişine düşman yapılırlar. Zira başkalarının günahlarını tartarken terazinin kendi tarafındaki kefesine baskı yapmayanlar yok gibidir.
M. Kemal der ki:”Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Tarih yazan, tarih yapana sadık kalmazsa, değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.”
Tarih devlet adamlarına yol gösterir, rehberlik yapar. Devlet adamlarının hayatları tarihin laboratuarlarında incelenip masaya konulur. Herkes nasıl anılmak istiyorsa buradan kendi ruh dünyasına uygun birini örnek alarak ve vicdanındaki asli cevheri ortaya koyar; tarih de onunla ilgili kararını verir.
Kitapların kabına ve tabelalara milli yazınca milli olunabileceğini düşünen anlayışlar, istilacı anlayışlara zemin hazırlama gafletinin içine düşerler.
Biz bölgesel olarak geçmişten günümüze, günümüzden yarınlara uzanan yollarda, asırlarca dedelerimizin üzerinde yaşadığı, oynayıp güldüğü, ölüp gömüldüğü Kumanos-Gümenos-Gümenez-Yakakent ve Alaçam’la ilgili olarak yaptığımız alan araştırmaları, tarihi yazılı kaynaklar üzerindeki çalışmalarımızla birlikte 60 yılı geçen hayat yolculuğumuzda görüp duyduklarımızı, bilip işittiklerimizi, değişip değişmeyenleri, dilimizden oyunumuza, davulumuzdan düğünümüze gördüklerimizi, bildiklerimizi genç neslimizle paylaşmayı ve gelecek kuşaklara aktarmayı bir görev bildik.
Bir kitap olarak yazmayı düşündüğümüz Alaçam-Yakakent tarihi ile ilgili olarak şimdilik Kumanos-Gumenos-Gümenüz(Yakakent)ün kurucularının Hıristiyan olan Kuman-Kıpçak Türkleri olduğunun üzerinde durarak okuyucularımızla paylaşmak düşüncesindeyiz.
KUMAN-KIPÇAKLAR KİMDİR?
Kıpçak-Kumanlar değişik milletler tarafından antropolojik özellikleri de göz önünde bulundurularak farklı şekillerde tarif edilmişlerdir. Geniş bir coğrafyada varlık gösteren,karşılıklı etkileşim içinde bulunan Hun,Avar,Bulgar,Vardar,Oğuz ve Kuman –Kıpçak Türkleri miladi 378yılından bu yana yayılarak Karadeniz kıyılarına yerleşirler(1)
Kuman-Kıpçaklarla ilgili dikkatleri çeken hususlardan biri de Kuman Türklerinin M.Ö.1118-1093 tarihleri arasında Sinop’tan Batum’a kadar uzanan bir coğrafyada devlet kurmuş olmalarıdır. Bu devletin başkentinin de Tokat yakınlarında günümüzde harabe durumunda bulunan Komanak(Kumana-Komana)şehri olduğu bilinir.(2)Komana, Danişmend-name’de anlatılan nakillere göre; sel ve depremle yıkılarak ismi daha sonraki yıllarda GÜMENEK olarak değişmiştir.(3)
M.S. 23-79 yılları arasında yaşayan PLİNİUS Dağıstan bölgesinde yaşayan Kıpçaklara “KOMAN” ve Komuklara “KAMAK” denildiğini belirtir.(4)
“Gürcü vakanüvislerinde daha İskender zamanında, yani M.Ö. 4üncü asırda Kür nehri boyunda Bunturki ve Kıpçak isminde iki Türk kavmin gelip yerleştiğine dair rivayetler nakledilmiştir.(5)
Kuman-Kıpçak İslam kaynaklarında Kıpçak(Kıfşak,Hıfşak)Kıfçak,Rus kaynaklarında Polovets,Yunan kaynaklarında Namanen,Latin kaynaklarında Kuman,Kumanos,Macarların Kun(Hun)Ermenilerin Kartes,Almanların Falben olarak adlandırdıkları topluluk öz be öz Türk’tür.
KAYNAKÇALAR
1-Yusuf Karslıoğlu. Doğu Karadeniz Tarihi. Otokton Halkları ve Etnik Yapısı. The Unıversal Yayınları.No:6 Shf.66 1.Baskı 2009-İstanbul .
2-Hasan Umur, Of ve Of Muharebeleri, İstanbul, Shf.5-6
3-Necati Demir, Danışmend-Nâme,Part Two(Turkısh Translation),Havard 2002,Shf.179.
4-Prf. Dr.M. Fahrettin Kırzıoğlu.YUKARI –KÜR Ve ÇORUK BOYLARI’NDA KIPÇAKLAR.Türk Tarih Kurumu Yayınları VII.Dizi-Sayı-121.Shf.11
5-Prf.Dr.M.Fahrettin Kırzıoğlu Age .S.33.Kırzıoğlu:Prof N.Marr et M.Brıereden naklen”Bun” sözünün asıl anlamının “Otokton-yerli “olduğunu belirtmiştir.