GENÇLİK
Gençlik,deli kanın çağlayanlar gibi akıp coşarak gümbür gümbür olgunluk deryasına doğru akıp gittiği dönem…
Gençlik,hayat denilen yolcuğun ilkbaharı,Hak’ka kulluğun en parlak çerağı,vatan bahçesinin renkli çiçeği…
Gençlik,başın dumanlı,karlı,boralı çağı ve zaman içinde zaman hovardalığı…
Gençlik,idealizm adına ekilen tohumların en verimli,bereketli hasat çağı…
Gençlik.hayaller zenginliği ile dolu dünyadan çiçekler toplayıp,ihtiyarlıkta buket yapma zamanı…
Gençlik,zaman örsünde ilmin tokmağı ile dövülerek çelikleşip,sabır ateşinde pişerek insan-ı kamil olmaya namzet cevher…
Gençlik,milletin geleceğinin sigortası,devlet ananın en kıymetli hazinesi,maziden hale,halden istikbale yollanan güven elçisi…
Gençlik,ecdadın kılıcının mirası,alnının teri,gözlerinin nuru,kan ve canının bedeli.vatan mirasının en kıymetli varisi veya hovarda mirasyedisi…
Delikanlım,genç kızım!Gençlik süslü bir saray gibidir,arzu,istek ve hevesleri de rüzgarlı havada uçuşan toz bulutu!...Toz duman içinde gözler görmez olur.Gözler açılır;rüzgar diner,tozlar yere iner,gençlik mi? O da sana veda eder gider…!
Ülkenin geleceğinin teminatı gençliğinin hamurunu dini ile yoğurup dili ile mayasını çalarak tarihi ve kültürü ile pişirip yetiştirmeyen toplumların hayat sigortasının tehlike çanları çalmaya başlamış demektir.
Asr-ı saadet ruhuyla bütünleşip, zulmün karanlığını kaldırarak aydınlık bir dünyaya ulaşmanın çıkar yolu bu aydınlık gençliğin yetiştirilmesi ile olacaktır.
Milletlerin geleceğini görmek isteyenler,o milletlerin gençlerine verdikleri ruha bakmalı.Maneviyatı yok edilmiş,ruhu karartılmış,.tamamen maddeperest olarak yetiştirilip içi boşaltılmış gençlik,boş teneke gibi gürültü çıkarmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Milletlerin geleceği adına yapılan en güzel yatırım,gençlerine yapılan yatırımlardır.Gençlerini ihmal eden milletleri tarih affetmemiş, ya boynuna esaret halkası takmış veya ölü milletler mezarlığına defnetmiştir.
Yetiştirilen her genç vatan binasına konulan taş gibidir.Kullanılan malzemenin bozulması vatan binasının önce çatırdamasına,sonra da çöküşüne zemin hazırlayacaktır.
Gençliğin ağzından dilini,kalbinden dinini alan,sonra da sokağa salan milletlerin karşılaşacağı tablo mu?Önce yalan dolan,sonra da milletin malını yarış işi talan üstüne talan…
Tarih şahittir ki devletleri büyük,güçlü ve kudretli kılan millet;milletlerin en değerli hazinesi ise gençlerdir..
Bir millet gençliğinin geleceği ile ilgilenmez ve geleceği ile kaygılanıp onları adam gibi yetiştirmeyi başaramazsa,onunla başkaları ilgilenir ve o milletin başına bela yapar…
Kör gözlünün başkalarında ayıp aradığı gibi,başkalarını suçlayarak kendini temizlemeye çalışan,oturduğu koltuğun sıcağına alışan,ne olursa olsun yerinde kalmaya çalışan efendilerin gençliğe yönelik yıkıcı faaliyetleri görmemeleri görüp de gerekli tedbirleri almamaları yemi görüp tuzağı göremeyen,tuzağa tutulunca çırpınanların durumuna benzemez mi?.
Üçüncü bin yılda Asya’yı Hıristiyanlaştırmayı planlayan güç,Anadolu toprağını Hıristiyanlığın kutsal toprağı olarak gören güçtür.Bu güç direnç kaynağını oluşturacak olan gençliğimize karşı önce dilini kendi kimliğinden uzaklaştırıp,”Dilini hakim kılan kültürünü hakim kılar.”noktasından hareketle dil istilasına,ardından da din adına misyonerlik kuşatması ile gençliğimizi çalma peşindedirler..
Gençliğimizi her dönem değişik şekilde hedef tahtasına koyan onu değerlerinden soyan,kullanmak için senaryolar yazan beyler kullanılacak maşalarını da iyi seçerler.
Oyunun son perdelerinden biri de iyice fakirleştirilen aş,iş,eğitim,öğretim imkanları sağlayamadığımız gençlere aş,iş,eğitim öğretim imkanları sağlayarak Avrupa,Amerika kapılarını sonuna kadar açıp ceplerine harçlıkları,ellerinde de kutsal kitaplarını tutuşturarak gençliğimize karşı çökertme operasyonları yapmaktadırlar.
Gazetelerden ”parasız İncil isteyiniz.”reklamları oltaya takılan yemlerinden birinin adı!...Yiyen olur mu?Kiliselerin,kilise evlerinin açılışı,harabe kiliselerin hızlı bir şekilde faaliyete geçirilişi,eski kilise yerlerinin araştırılması için turizmcilik faaliyetleri adına ziyaretlerin çoğalması,ısrarla Akdamar,Sümela gibi yerlerin gündemde tutulup buralara ayinler düzenlenmesi insana ”Düğün değil bayram değil. ”i hatırlatıyor.
Biz ne mi yapıyoruz? Bizde kendimize güveniyorsak niçin misyonerlerden korkalım,kendine güveni olmayanlar misyonerlerden korkar nutukları atıyoruz.
Dicle kenarında Kurt kapsa koyunu,Allah(c.c)benden sorar onu anlayışının temsilcisi olduğuna inanmak istediklerimiz kurda kapılan,kapılacak olan koyun değil.. Bin yıldır İslam’a bayraktarlık yapan devlet ve milletin bekasının teminatı gençliktir.Endişelerimiz de bundan dolayıdır..
Ülkemiz gençlerini ağzında dili,başında gözü gibi koruma görevi sorumluğu olanlar ve kendine güvenenler,gelin o gençliğe çok basit iki soru soralım:Noel baba ile imam-ı azam kimdir diye!...Çıkacak cevapta karar hükmü olsun!...
Gençler bana bu gidişat Jomo Kenyatta’yı hatırlatıyor.Jomo Kenyatta uykudan uyanıp iş işten geçtikten sonra şöyle diyordu:”Hıristiyanlık Afrika’ya geldiğinde Afrikalıların toprakları,Hıristiyanların ise İncilleri vardı.Hıristiyan misyonerler bize gözlerimizi kapayarak dua ve ibadet etmeyi öğrettiler.Gözlerimizi açtığımızda onlar bizim topraklarımızı,biz de onların İncillerini almıştık.”
Ne dersiniz tehlike var mıdır? Sakın haa!”Olmaz olmaz demeyin;olmaz,olmaz…kalın sağlıcakla.