FİLİSTİN’DE HOŞGÖRÜ-DİYALOG !
21. yüz yıl işgal güçlerinin en güçlü silahı dinler arası diyalog, medeniyetler arası diyalog, hoşgörü, globalleşme ve küreselleşme safsatasıdır…
Asrın Neronları : Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları, Uluslararası Hukuk, demokrasi ve halklara özgürlükler gibi kelime ve kavramlar arkasına saklanarak emperyalist amaçlarına giden yolu açmaktadırlar….
Hasan Sabbah’ın Alamut’ta haşhaş bağımlısı uyuşturulmuş beyinlerle yaptıklarını, günümüzün Hasan Sabbahları fonlarla, kiraladıkları satılık beyinlere ve bir kısım medya kuruluşlarına yaptırmaktadırlar.
Tehlikenin kamuflajı, kelimelerin cazibesinin arkasına saklanarak toplumlara kurbağa testi uygulanmaya devam edilmesidir.
Eyyy Müslüman Türk’ün evladı, artık silkelen; uyan ve kendine gel.
Hıristiyan’ın, Musevi’nin burnu kanayınca soykırımdan bahsedip müdahil olanlar, Müslümanlar boğazlanırken kış uykusuna yatmaktalar.
Hahamlı, papazlı iftar açıp müşterek dualar yaparak diyalog kuran, kiliselerde sema gösterileri ile birlikte cazlı, sazlı ilahiler okutan efendiler, Filistin’de kan gövdeyi götürürken nerede diyalogcu haham ve papaz efendileriniz ?.
Müslüman, gözünü aç !... sana senden başkasından fayda olmaz…Atalar, “ Gavurdan dost, domuzdan post olmaz” demişler, bunu da asla unutma !...
Şunu da iyi bil! Dinler arası diyalog Vatikan patentlidir… Fakat tepki alınca ılıtılarak okyanus ötesinde şekillendirilip karşımıza medeniyetler arsı diyalog olarak çıkartıldı…. Patentler senin değil; senin olmayan arsada mekân tutamazsın… Unutma !...
Türk’ün asil evladı!
Dedesinin katilinden , nenesinin ırzına geçenden, cephede düşmanla birleşip bu millete ihanet edenlerden özür dileyen, cibiliyeti özürlüler senin dost’un olamaz…. Bunu da böylece bilesin.
Gelin konuyu M.Kemal’in Elmalı Hamdi Yazır’a yaptırdığı asrın en güzel tefsirlerinden biri olan Hak dini Kur’an Dili tefsirinin 1 Cilt 398–399 sahifelerinden okuyalım.
Yahudiler Hz. Peygamber’e “ Gel bizimle bir müddet hoş geçin, bizi memnun et de sana tabi olalım” diye teklifte bulunurlar. Bu teklifteki art düşüncelerini anlatmak için şu ayet nazil olur “ Ey Muhammed ! Ne Yahudiler, ne de Hıristiyanlar sen onların milletlerine tabi olmadıkça asla senden memnun olmazlar….” (1)
Hiçbir şekilde onların gönüllerini hoş edemezsin, meğer ki, milletlerine tabi olasın. Hâlbuki senin için, ikisinin de milletine tabi olmak mümkün değildir. Çünkü birbirlerine “hiçbir şey değil” diyen bu iki millet aslında birbirlerine son derece zıttırlar. İki zıttın birleşmesi mümkün olmadığından bu iki milletin ikisine birden tabi olmanın, ikisini birden razı etmenin yolu yoktur.
Yahudiler Yahudi, Hıristiyanlar Hıristiyan kaldıkça ikisinin de senden razı olmaları mümkün değildir.
Şu halde sen peygamberlik diline mahsus olan bir belagat ve edeple onlara sadece “ de ki Allah’ın hidayeti, işte uyulacak hidayet ancak odur.” Allah rehberi yok mu? İşte esas uyulacak rehber odur.
Allah’ın Resulü, Allah’ın kitabı, Allah’ın dini dururken başkasına tabi olmak sapıklıktır. Özetle hak din, Allah’ın dinidir. Aranacak, uyulacak olan odur….
Yol hak yolu, hidayet Allah hidayetidir. Onlara işte böyle söyle ve şunu da bil ki; vallahi eğer sen, sana gelen bunca ilimden sonra, mesela onların heva ve heveslerine, keyiflerine uyacak olsaydın Allah’dan senin ne bir dostun, ne de bir yardımcın bulunur. Ortada kalır, helak olur gidersin. Çünkü Allah katında küfre ve şirke yardım yoktur….
Ey bu vatanın temiz vatandaşı !
Titreyip kendimize dönmedikçe, AB liğine onurlu, onursuz giriş için yarış yapanların arkasında saf tuttukça, AB ye girişte bize gösterilen yer köpek deliğinden giriş olacaktır.
Kendi ayaklarının üzerinde duramayan, borçlana, borçlana yeniden “ Duyun-u Umumiye “ yi kapıya dayayan, kendi milletinin büyüklüğünü unutup başkalarını büyük görenler, dost kapısı diyerek haçlının önünde iki büklüm olanlar büyük Türk milletini ne kadar temsil edebilirler ?.
(1) Bakara 120
